top of page

HAYATİ SORULAR


İnsanoğlu soru sormayı seven bir varlıktır. Bu onun dünyayı anlamasında ve anlamlandırmasında çok önemli bir yere sahiptir. Belki de sorduğu en temel sorulardan birisi; Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Beni kim yarattı? gibi sorulardır. Hayatı anlamlı yapan şey bu sorulara verdiğimiz cevapla doğru orantılıdır. Bunların cevabını tatmin edici bir şekilde verebilenler, takdir edersiniz ki mutlu ve huzurlu bir hayat yaşayacaktır. Zira normal şartlar altında böyle olması beklenir. Bu soruların anlamını tatmin edici şekilde cevaplandıramayanlar veya verdiği cevaptan tatmin olmayanlar ise mutlu bir hayat yaşamayacaktır. Öyle görünüyor ki bu sorular hava, su, ekmek kadar kıymetli.

Hayata anlam katan soruları aramak kadar onlara tatmin edici cevap verebilmek de önemlidir. Eğer cevap vermediğinizi ya da veremediğinizi düşünüyorsanız kuvvetle muhtemel felsefe yapıyorsunuz demektir. Çünkü felsefe, cevabı bulmaktan ziyade soru sorarak cevaptan kaçmaktır bir nevi. Bu yazımda cevaptan kaçmayı tercih etmediğimi tahmin etmişsinizdir. Eğer bu sorulara mantıklı ve fıtrata uygun bir cevap veriyorsanız kesinlikle iyi ve huzurlu bir hayat yaşıyorsunuz diyebilirim. Neden bu kadar net konuştum? Çünkü soruların cevabı insan fıtratına uyumlu ise huzur kaçınılmazdır. Burada sürekli mutlu olmak veya dopamin takıntısından bahsetmiyorum. Yaşamın insan tarafından anlamlandırılması ve onun varlıksal değerinden bahsediyorum. Tabi ki hayatımızda zor ve çetrefilli bir dar boğazdan geçtiğimiz veya geçeceğimiz zamanlar olacaktır. Üzülmek insanoğlunun fıtratında olan bir şeydir. Allah, bunlarla bizleri imtihan edecektir. Fakat burada vurgulamam gereken şey gelen acı veya imtihana ne anlam yüklediğimizle ilgili. İşte bu yüklenen anlamların en temelinde yine bu sorulara verilen cevaplar ışık tutacaktır. Neydi o sorular:

Eğer biri “Ben kimim?” sorusuna “hiçbir tanrının olmadığı bir evrende düşünen bir hayvanım!” cevabını verirse, insana onun değerli ve şerefli olmadığı fikrini aşılayacaktır. Veya “Nereden geldim?” sorusuna “hiçbir tanrının olmadığı bir evrende tesadüfen geldim!” cevabı, varoluşsal bir boşluk verecektir. Ya da “Nereye gidiyorum?” sorusuna “hiçbir tanrının olmadığı yokluğa doğru gidiyorum!” cevabı, sorumlu ve güvende bir hayatın kapısını aralamayacaktır. Yine “Beni kim yarattı?” sorusuna “hiçbir tanrı yaratmadı, tesadüfen ve kendi kendime geldim!” cevabı, insana anlamlı bir hayat bahşetmeyecektir.

Sizin de anlayacağınız gibi bu hayati sorulara anlamlı cevap veremeyenler ya da verdiği cevabın anlamından tatmin olmayanlar huzuru biraz zor yakalayacaklar gibi görünüyor. Özellikle huzur dedim çünkü huzurlu olmak gülmek, sevinmek veya başına hiç kötülük gelmeyecek demek anlamına gelmiyor. Gelen musibetin kimden geldiği mevzusu acının anlamlandırılmasında çekilen ızdırabı yoğun ya da hafif yaşamasının referansını belirlemektedir. Acının kutsal bir varlıktan geldiği inancı, acının daha hafif yaşanmasını sağlarken, kutsal olmayan bir varlıktan geldiği inancı, acının daha yoğun yaşanmasına sebep olmaktadır. Daha manevi bir ifadeyle izah edecek olursam; acı Allah’tan gelirse daha hafif, Allah’ın dışındakilerinden gelirse daha acı vericidir. “Ant olsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” (Bakara suresi 155. Ayet) Allah tarafından acıya mukabil verilen müjde tahammülü artırmaktadır. Bu da tahammülümüzü artıracak ve bizi huzura sevk edecektir. Bunun etik ve ahlak bağlamındaki örüntüsünü yine ilerleyen zamanlarda yazacağım.

Pekiyi bu sorulara Allah ne cevap veriyor ona kulak verelim. “Ben kimim?” sorusuna Allah’ın cevabı: “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık.” (İsra suresi 70. Ayet) “Nereden geldim, nereye gidiyorum?” sorusuna cevabı: “O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.” (Bakara suresi 156. Ayet) “Beni kim yarattı?” sorusuna cevabı ise: “Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi? Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir? Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?” (Vakıa suresi 57-59. Ayetler)

Ayetlerin insanın hayatı anlamlandırmada kutsala bağlayan yönünü asla es geçemeyiz. Bunun pratik hayata yansıyan yönünün tecrübesi, peygamberimiz tarafından asrı saadet olarak dile getirilmiştir. Evet Hay’dan geldik Hu’ya gidiyoruz. Allah ile hayata anlam katmamız dileğiyle…

 
 
 

Kommentare


bottom of page