top of page

ALLAH’IN VARLIĞININ DELİLİ -2


Allah’ın varlığının delili olan ikinci yazımda bunu birincisinden farklı bir bakış açısıyla yazmak istiyorum. Tabi bu yazımın fıtrat deliliyle bir ilişkisinin olduğunu söylemekte fayda var.

Allah’ın varlığının delillerini genelde iki temel gruba ayırabiliriz. Bunlardan biri içsel deliller biri de dışsal delillerdir. İçsel delil; Ekmel Varlık (Ontolojik) delili iken dışsal deliller ise kozmolojik delil diye tabir ettiğimiz Gaye, Nizam delilidir. Fakat bu yazımda bu delilleri anlatmayacağım. Belki ilerleyen zamanlarda bunlarla ilgili de yazılar yazabilirim. Ama bugün Allah’ın varlığının fıtratımızla olan uyumuna vurgu yaparak O’nun (cc) varlığını delillendirmeye çalışacağım.

Dinler tarihine ve özellikle peygamberler tarihine baktığımızda insanın bir yaratıcıya inanma duygusunun var olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Hatta bundan 11600 yıl öncesinden kalma Göbekli Tepe, tapınak olması itibariyle o dönem insanlarında bile bir inancın olduğunu kanıtlamaktadır. Fakat benim burada vurgulamak istediğim nokta, insanların inanma ihtiyaçları değildir. İnsanların inanma ihtiyaçlarını karşıladığı şeyin insanın yaratılışına uyumlu olup olmadığıdır. Peygamberlerin tarihine baktığımızda onların gönderiliş gayesi vahiy vasıtasıyla doğru bir Allah inancına insanları yönlendirmesidir. Fakat yine görüyoruz ki vahiyden uzaklaşılan her durumda insanların vahyin ışığında tarif edilen bir İlah anlayışını bırakıp yine kendi yarattıkları Tanrılara tapmaya başlamalarıdır. Peygamberlerin mücadelesi de hep bu olmuştur.

Birinci ve en önemli soru belki şu olabilir. “Allah niçin insanlara, kendisinden başka bir varlığa tapmalarını istemiyor?” bu sorunun cevabını isterseniz yine O’ndan (cc) dinleyelim. De ki: “Allah’ı bırakıp da size zarar da veremeyen yarar da sağlayamayan varlıklara mı kulluk ediyorsunuz! Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir.” (5/Mâide 76) Allah bu ayetle insanlara kendi elleriyle yaptıkları şeylere tapmalarının hiçbir fayda veya zarar veremediğinin gerçeğini hatırlatmaktadır. Belki bu ayetin getirdiği paradigmaya, bana göre komik olan şöyle bir itiraz gelebilir; “Sonuçta putları helvadan yapıyorum ve hatta acıktığımda onu yiyorum. Böylece bana fayda veriyor” diyebilir. Hatta Hz. Ömer’den rivayet edilen bu hadisenin varlığı bile trajikomik gelebilir ama günümüzde buna benzer o kadar çok örnekler var ki mesela: “Paraya tapıyorum. İşim düştüğünde de harcıyorum. Taptığım para bu şekilde bana fayda veriyor yahut ben makama tapıyorum. İhtiyacım olduğunda makamımı kullanarak her şey yapıyorum. Taptığım makam benim her arzumu gideriyor.” demesi arasında hiçbir fark yok.

Mesele şu. İnsanların kendi üreterek taptıkları tanrıların kendilerine fayda sağladığını iddia etmeleri. Gerçekten bir put insana ne kadar fayda verebilir. Veya para. İnsanın tüm arzularını satın alabilir mi? Satın aldığı şeyler onu hadi bir müddet mutlu etti diyelim. Bu mutluluk ne kadar kalıcı olabilir? Huzurun membaını kendine akıtabilir mi? Varoluş sorularının cevabını verebilir mi? Yaratılışının cevabını hangi banknottan okuyarak öğrenebilir? Bu soruların ardı arkası kesilmez ama takdir edersiniz ki cevabı da sessizlikten öteye gitmez. Bu sorularımın cevabını bana veremeyen şeyler ne kadar Tanrı olabilir veya tapınmaya layık olabilir?

Şunu kabul ve itiraf etmek zorundayız ki insanın varoluşsal sorunlarının veya sorularının cevabını maddesel yollarla alamadığı artık gün gibi ortada. Onu sonsuzluğa götürecek, onu sonsuzda var edecek, tek başına (parasız, makamsız, güçsüz, zayıf) kaldığında ona yetecek ve ona kuvvet verecek yegane güç Allah’tır. İnsanın sonsuz bir kudrete olan ihtiyacını karşılayacak olan ancak fıtratına uyumlu olan Allah ile mümkün olabilir.

Başka insanlara Tanrıya tapar gibi tavırlar yapmak insan onuruna ne kadar yakışır? Bunu yapan insanların başkaları nezdinde ne kadar değeri olabilir? Ete kemiğe bürünmüş, nesneler dünyasına muhtaç birinin tanrılaştırılması ne kadar mantıklıdır? Benim gibi ölecek biri ne kadar Tanrı olabilir? Beni ikinci defa yaratabilir mi? Tüm bu sorular ve alacağımız cevaplar insanda var olan bir fıtrata işaret eder. Başta da dediğim gibi Allah’ın varlığının fıtratımızla olan uyumuna vurgu yaparak 6236 ayette kendini bize tanıtan Allah, bizim fıtratımızın tam karşılığına denk gelmektedir. Demiyor mu: “O sizin tanrılaştırdığınız varlıklar arasında, bir şeyi ilk defa yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden biri var mı?” diye sor. De ki: “İlkten yaratan da yaratmayı tekrar eden de Allah’tır. Şu halde nasıl gerçeğin dışına saptırılıyorsunuz!” (10/Yunus 34)

 
 
 

コメント


bottom of page